İstanbul'un Semtleri

Heybeliada

40°52′40″K 29°05′30″D. İstanbul Adaları’nın Büyükada’dan sonra ikinci büyük adası olup, Maltepe burnu, Burgazada ile Büyükada arasında yer almaktadır. Eni 2,7 km, boyu 1,2 km uzunluğunda olan ada Değirmen Tepesi (136 m), Taş Ocağı Tepesi veya Köy Tepesi (128 m), Makarios Tepesi (98 m) ve üzerinde Heybeliada Ruhban Okulu’nu barındıran Papaz Dağı veya Ümit Tepesi (85 m) adlarında dört tepe bulunmaktadır.

Heybeliada haritası, Heybeliada’ya nasıl gidilir?

Heybeliada’nın Yunanca adı ‘bakır’ anlamına gelen Halki (Χάλκη) olup, Aristoteles’in (MÖ 384- 322) adada Çamlimanı mevkiinde Khalkedon’lu (Kadıköy) Demonissos tarafından işletildiğini bildirdiği bakır madeninden (Demonissos Halkos) geldiği sanılmaktadır. Osmanlı döneminde ise adanın heybeyi andıran şekline atfen Heybeliada adı verilmiştir. Adalarda sistematik arkeolojik kazı yapılmamasına karşın Çamlimanı bölgesinde tesadüfen bulunan küp mezarlar, ‘Glifa’ adlı su kuyusu çevresinde bulunan granit sütunlar ve eski liman çevresindeki tarihi su kuyuları Heybeliada’da bir Antik Çağ yerleşiminin varlığını göstermektedir. Gerçekten de adanın doğu kıyısında Büyükada’ya bakan tepenin yamacında doğal bir limana sahip olan Halki köyünün bulunduğu bölge balıkçılık ve yerleşim için idealdir. Adaya savunma amaçlı inşa edilen iki Bizans kulesi sonradan un öğütmek için değirmen olarak kullanılmıştır.

Halki, Χάλκη
Heybeliada, 1890’lı yıllar (Fotoğraf: Sebah &Joaillier).

18 Haziran 860 günü Karadeniz‘den gelen Rus korsanlar, İstanbul’un yanı sıra adaları da hedef almış olup, ayrıca 1182’de İstanbul’dan kaçan Latinler, 1204’de ise 4. Haçlı Seferi sırasında başkenti ele geçiren Latinlerce saldırıya uğramış, yerleşim yerleri hatta manastırlar yıkılmıştır. Döneme tanıklı eden tarihçi Kritovulos, 1453 Nisan ayı ortalarında Baltaoğlu Süleyman Paşa komutasında 30 kadırga ve pek çok küçük gemi Prens Adaları önüne geldiğini diğer adalar direnmeden teslim olurken Bizanslı amiral Alexios Apokaukos’un Büyükada kalesinde savunma gerçekleştirdiğini, bu yüzden fetih sonrası diğer ada halkları yerinde kalırken Büyükada’daki yerleşimlerin yakıldığını, halkın ise esir edilerek götürüldüğünü bildirmiştir.

1545 yılında Adalar’a gelen Petrus Gyllius Halki adasının doğu kıyısında yoksul bir balıkçı köyü ile limanın varlığını bildirirken 17. Yüzyılda Eremya Çelebi Kömürciyan manastırlarından bahsetmiş, Evliya Çelebi ise adada bir Bostancıbaşı ile birkaç Subaşı askerinin bulunduğunu, adanın gelirinin Kaptan Paşa’ya verildiğini kaydetmiştir. Kilise kayıtları fetih sonrasında 1515’dea Panagia Kamariotisa Manastırı’nın aktif olduğunu, Aya Triada Manastırı’nın ise 1540’da onarım gördüğünü, Aya Georgios Tu Krimnu Manastırının 1577-1593 arasında eski bir inziva yeri üzerinde kurulduğunu bildirmektedir. Bu dönemde Halki köyünde liman etrafındaki evler Aya Nikolaos cemaat kilisesi ile Glifa kuyusu etrafına doğru genişlemeye başlamış olup ada ekonomisi kayıkçılık ve balıkçılık dışında manastır arazilerinde yapılan tarım ve bağcılığa da dayanmaktaydı. Kilise kayıtlarında 6 Ağustos 1672 günü Panagia Kamariotisa Manastırı yanmışsa da Osmanlı Devletinde baş tercüman olan Panayotakis tarafından tekrar yaptırılmış AMA 18. Yüzyıl ortalarında yeniden yanmıştır. 1714 yılında İstanbul’a gelen Corneille Le Brun Adalar’ın Peralı Fransız ve Levantenler ile İstanbullu zengin Rumlarca eğlence ve sayfiye yeri olduğunu ayrıca Müslüman halkın da içkili eğlenceler için adaları ziyaret ettiğini bildirmiştir. 1770’li yıllarda Mora isyanı sonrasında Mora yarımadası ve Sakız adasından pek çok Rum aile Adalar’a getirilmiştir. 5-7 Temmuz 1770 arasında Osmanlı donanmasının Çeşme’de Rus donanmasınca yakılmasından sonra Kasımpaşa’da bulunan Bahriye Mektebi Heybaliada’ya taşınmış, bunun için 1824’de kışlaya dönüştürülen eski patrik Karaca’nın köşküne nakledilmiş, köşkün yanına cami, hamam ve Hünkâr Kasrı da inşa edilmiştir. Böylece Bahriye Mektebi ile birlikte adaya subay aileleri gelince Aya Georgios manastırı doğusunda ilk Müslüman yerleşimi kurulmuştur.

19. yüzyıl başlarında adalara buharlı vapur seferlerinin başlamasından önce 3 manastırı olan küçük bir balıkçı köyünü barındıran Heybeliada’nın nüfusu 800 iken, bu tarihten sonra hızla artarak 1875’de 3.500’ü bulmuştur. 1820’de Aya Triada manastırı yanmış, bu dönemde Andros adasından gelenler manastır çevresine yerleşerek Andriomahalas adlı mahalleyi oluşturmuş ve manastırı yeniden inşa etmiştir. 1844 yılında Patrik I. Germanos’un tasarrufuyla Ümit Tepesi üzerinde bulunan Aya Triada manastırı Ortodoks rahiplerin yükseköğretim görebileceği

Heybeliada, Değirmen Burnu ve koyu, 1890 yılı, kartpostalı

Ruhban Okulu’na dönüştürülmüştür. Bahriye Mektebi’nin yanı sıra dönemin ilk özel ticaret okulu olan Helen Ticaret Okulu’nun (1831-1916), 1835’de ile Bahriye Mektebi’nin açılması, İstanbul’dan zengin Rumların adaya yazlık konaklar inşa etmesi de Heybeliada’nın gelişimini hızlandırmıştır. Bunlardan Abbas Halim Paşa olmuş bugünkü Plaj yöresinde güzel bir köşk inşa ettirmiştir. Artan nüfusun yerleşmesi için eski mezarlıklar kaldırılırken diğer yandan Papamahala ve Ambela bölgeleri de yerleşime açılmıştır. Ambela kadınlarının hafifmeşrepliklerini açıklamaya yönelik bir ada söylencesinde bunların Anadolu yakasından adaya sürülen ve Rumlarla karışan bir Çingene kabilesi olduğu kaydedilmişse de 1900’de Ambela tamamen yanmış, halkı dağılmıştır. 1887 yılında adaya telgraf bağlanmış ve ilk belediye başkanı olarak Papa Yani seçilmiş, Abbas Halim Paşa’nın yaptırdığı yalının ardından adaya Türk yerleşimi de başlamıştır. 1894 depremi adadaki pek çok binanın yıkılmasına yol açmış olup, ada neredeyse yeni baştan yapılanırken Ruhban Okulu 1896 yılında Periklis Photiadis tarafından yeniden inşa edilmiştir. 1846’de Adalar’a düzenli vapur seferlerinin başlanması ile vapurların yanaşmasına uygun yeni taş iskele inşa edilmiştir. Rıhtımın sağında Bahriye Mektebi’nin karşısında

Heybeliada Deniz Harp Okulu, 1890

Débarcadère (Fransızca ‘iskele’) olarak da anılan Aristidi’nin gazinosu bulunmakta ve içinde tiyatro ve oyun salonunu da barındran ahşap yapıda hafta sonları gelen konuklar gönlünce eğlenmekteydi. 1860’larda Débarcadère gazinosunun yanında Hotel İmperyal, Yianni’nin bakkal dükkânı, Nikola Tomaidi eczanesi karşıda deniz kıyısında ise Tsikaimi’nin gazinosu yanında Kamara (Kemer) Meydanı adlı açıklık burada da Anastasaki’nin gazinosu yer almaktaydı. Bugünkü Çarşı’nın olduğu mevki de ise 1894’de inşa edilen Hotel Grande Bretage, aynı zamanda adanın ilk fotoğrafçısı Helen Ticaret Okulu öğretmenlerinden D. Moge’nin evi ile Arvanitis’in ekmek fırını bulunmaktaydı. Lonca Meydanı ortasında ve vapur iskelesi yapıldıktan sonra artık

Heybeliada, Bahriye Mektebi, 1900’ler

sadece yük taşımak amacıyla kullanılan kilisenin yük iskelesinin yanında ise adanın en eski kahvesi kabul edilen Papakalos’un gazinosu bulunmaktaydı ki 20. yüzyıl başlarında Hotel des Etrangers adıyla otele dönüştürülmüştür. Kilise iskelesinin kuzeyindeki kıyıda ada halkının gittiği, balıkçı reislerinin adamlarının paylarını verdiği, yaşlı balıkçıların adaçayı içip sohbet ettiği Toskana’nın kahvesi, Teodor Halepa’nın tavernası, Georgaki Pasadeu Kantarcı’nın kahvesi, Kavurma’nın meyhanesi, Çerkez’in kahvesi ve Perikli Tirliki’nin kahvesi gibi sosyal mekânlar

Prens Abbas Halim Paşa’nın eşi Hatice ile kızları Vicdan, Kerime, Emine bir gezi sırasında. Heybeliada, 1901.

bulunmaktaydı. 1844’de adaya gelen Alexandre Timoni, Livadakia çayırı, Platanakia (Çınarlar) bölgesi ile Refah Şehitleri Caddesinin, Büyük Cadde ile birleştiği yeri adanın eğlence ve gezi yerleri olarak bildirmiştir. Yanıbaşında bir mezarlık da bulunan Livadakia çayırlığı 1880’lerde yerleşim bölgesi olmuş, 1930 yılında yanan Hotel de Paris burada inşa edilmiş, Kutrulomilos’ta (Değirmen Tepesi) zengin Mısır Hidivleri ve bazı Türk Osmanlı ahşap köşkler inşa etmiştir. 1883 yılında belediye tarafman yaptırılmış olan taş rıhtım boyunca ise birbirinden perdeyle ayrılmış kadın ve erkek plajlarını da barındıran 3 katlı ahşap Hotel de le Grece, Liasku (İliesku), Maniadakis, Petraki Raptopulo ve Vutira köşkleri ile Lemmi’nin oteli yer almaktaydı.  Afenduli ailesinin 1894 depreminde yıkılan köşkü yerine tütün tüccarı Mavromatis 1920’de kargir bir köşk inşa ettirmişse de işgal ordularıyla eş zamanlı İstanbul’u terk edince köşkün mülkiyeti kamuya geçmiş, Heybeliada’da elektriğe sahip olan bu yapı 1930’da İsmet İnönü tarafından satın alınmıştır. 1894 depremi sonrasında eski Panagia Caddesinin bitiminde Helen Ticaret Okulunda öğrenim gören çocuklarını görmeye gelen ailelerinin konaklaması amacıyla Kosmetos

İsmet İnönü, Heybeliada’da ünlü ‘çivileme’ atlayışıyla denize girerken

tarafından Halki Palas adlı bir otel inşa edilmiştir.

1844-1919 tarihleri arasında 7 yıl eğitim veren kurumun lise bölümüne 1919-1923 arasında ara verilmiş, 1923-1951 arasında yeniden 7 yıla dönülürken sonrasında 1 yıl daha eklenmiş, 1971 yılında ise Türk hükümetinin kararıyla okul kapatılmıştır. I. Dünya Savaşı ada ekonomisini olumsuz etkilemiş, bir ara sivil halk tahliye edilip adaya asker yerleştirilmiş, güneye açık denize bakan bölüme çıkartma ihtimaline karşın siper kazılıp, Alman subaylar gözetiminde toplar yerleştirilmiştir.  1915 yılında Helen Ticaret Okulu kapatılarak kız yetimhanesine dönüştürülmüştür. Kurtuluş Savaşı’nda Yunan ordusunun nihai yenilgiye uğramasının ardından tarafını açıkça belli eden bazı Rumlar Heybeliada ile Büyükada arasında demirli bulunan bir Yunan gemisine binerek ülke dışına kaçmıştır. 1922’den sonra manastırların mülkiyetindeki arazilerin kamuya geçmesi buradaki üzüm bağları kurumuş zamanla makilik veya ormanlık alana dönüşmüşlerdir. 1927 yılında, kıyısında ahşap kazıklar üzerinde denize teraslı

Heybeliada işgal döneminde Halki palace Otelinin önünde düşman askerleri, 1920’lerin başı

kahve ve gazinoların bulunduğu balıkçı limanı yıkılmış, deniz doldurularak bir gezinti rıhtımı inşa edilmiştir. 1924 yılında adada verem hastalığının tedavisi için Heybeliada Sanatoryumu açılmış ve 2005 yılına dek hizmet görmüştür. 1928’de adı Deniz Harp Okulu ve Deniz Lisesi Komutanlığı olarak değiştirilen okul II. Dünya Savaşı esnasında Alman ordusu Yunan sınırına dek ilerleyince güvenlik gerekçesiyle Mersin’e taşınmış, ancak 1946 yılında adaya geri dönebilmiştir. 1963-1964 eğitim yılında lise bölümü Deniz Harp Okulu’ndan ayrılmış, Deniz Harp Okulu’nun 1985 yılında Tuzla’daki tesislere Heybeliada’da sadece Deniz Lisesi varlığını sürdürmüşse de 2016’da yaşanan askerî darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL kapsamındaki Kanun Hükmündeki Kararname gereğince 31 Temmuz 2016 tarihinde diğer askeri liselerle birlikte kapatılmıştır.

1951’de 800 Rum yaşayan Heybeliada 6-7 Eylül olaylarından da olumsuz etkilenmiş olup, günümüzde 7 bin kişilik ada nüfusunun ancak 100 kadarını Rumlar oluşturmaktadır. 1907 yılında inşa edilen Rum ilkokulunda 1923’de 275, 1933’de 150 olan öğrenci sayısı 1971-1972’de 26ya düşmüş, 1979’da sadece 8 öğrencisi kalan kurum kapatılmıştır.

Heybeliada’nın Aya Yorgisi (Hagios Georgios tou Kremnou) veya Uçurum manastırı

Kilise ve manastırlar

Aya Yorgi (Αγίου Γεωργίου), Panagia Kamariotissa (Παναγίας Καμαριώτισσας), Aya Spyridon (Αγίου Σπυρίδωνα) adlarında 3 manastır ile Aya Nikola (Αγίου Νικολάου) kilise adlı kiliseler ile adanın güneyinde Aya Spyridon manastırı civarında Rum mezarlığı ile Aya Niketas ayazması adanın önemli tarihi yapılarıdır. Bizans döneminde denizcilerin koruyucu azizi olan Ayios Nikolaos onuruna deniz kenarında inşa edilmiş olan ve liman meydanına hâkim durumda yer alan kilise 1857’de yıkılarak Mimar Hacı Stefani Gaytanakis tarafından daha büyük bir yapı inşa edilmişse de 1894 depreminde hasar görmüş, onarım sırasında dış görünüşü bozulmuştur. Kilisenin yukarısında adını günümüzde asfalt altında kalan Galencadika adlı kuyudan alan bir balıkçı mahallesi yer almaktaydı.

Değirmen (135 m), Taş Ocağı (128 m) ve Ümit Tepesi (85 m) adlı üç yükseltisi bulunan adada Bahriye Limanı, Mendirek, Değirmen Burnu Koyu ve Çam Limanı adlı dört liman yer almaktadır. Heybeliada’nın kuzeyinde eski bir yel değirmeninin kalıntıları bulunan sarp kayalık Değirmen Burnu adıyla anılmakta olup özellikle yazın denize girmek ve piknik için tercih edilmektedir. Liman ile Değirmen Burnu arasında yine sarp kayalık bir alandan denize girilebilen ‘Üç Ağaçlar’ ile çam ormanları ile kaplı, Aya Triada manastırı ile Eski Ruhban Okulu’nu barındıran ‘Ümit Tepesi’ adanın gezmeye değer yerleridir. Deniz Lisesi’nin güneydoğusunda Aya Eufemia (Αγίας Ευφημίας) adlı ayazma bulunmakta, Aya Yorgi manastırının doğusunda ise “Kadınlar Şafağı”, 27 Mayıs 1960’tan sonra Bahriye dinlenme tesisleri inşa edilen “Şafak”, ‘Çamlimanı’ ve Terki Dünya (Tarik-i Dünya) Burnu, Domuz iskelesi, Çöplük ve Burgazada‘nın tam karşısında yer alan poyraz rüzgârına kapalı Alman Koyu, sonra ise sırasıyal Kablo plajı, Bizans döneminde tersane olmasına karşın adını büyük bir çınar ağacından alan Çınar, Asaf, Plaj ve Heybeliada Su Sporları Kulübü’nün tesisleri ve olimpik yüzme havuzunun bulunduğu Değirmen Burnu bulunmaktadır. İskelenin karşısında, Deniz Lisesi’nin yanındaki parka büstü bulunan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın, Değirmen Tepesi’ndeki evi de müze haline getirilmiştir. Heybeliada Mezarlığı’nda gömülü ünlü yazar Ahmed Rasim’in adayla ilgili bir kitabının bulunmaması dikkat çekici olup yeğeni Yesari Asım’ın “Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık” sözleriyle başlayan şarkısı Belle Époque döneminin keyifli eğlencelerini günümüze taşımıştır.

Heybeliada Sanatoryumu

Heybeliada’nın çam ormanlarıyla kaplı ve soğuk kuzey rüzgârlarına kapalı Çam Limanı mevkiinde 1924 yılında verem hastalarının tedavisi için Türkiye’nin ilk sanatoryumu inşa edilmiştir. II. Abdülhamid döneminde verem hastaları için ayrı bir hastane kurma fikri düşünülmüş hatta 1904’te Etfal Hastanesi’nde veremli çocuklar hastane binası dışında ayrı bir barakaya taşınmışlarsa da Batı ülkelerinde olduğu gibi etrafı ormanlarla kaplı verem tedavisine uygun iklimde bir yer aranışına girilmiştir. Bu amaçla önce Çam Limanı’nı kapatan iki burundan birinde inşa edilen ve sonradan Mızıka Mektebi olarak kullanılan Mekteb-i Bahriye Nekahethanesi sanatoryum olarak kullanılmaya başlanmıştır. Cumhuriyet döneminde sağlık bakanı Dr. Refik Saydam tarafından görevlendirilen Dr. Server Kâmil ve Dr. Tevfik İsmail (Gökçe) 15 Ağustos 1924’te Heybeliada’ya giderek binayı teslim almış, sanatoryum 1 Kasım 1924’te iki ayrı koğuş halinde 16 yatakla hizmete başlamıştır. Zamanla büyüyen ihtiyaca paralel olarak Tur yolunun sağında İsviçre’deki bir sanatoryum model alınarak 510 yataklı büyük bir sanatoryum binası inşa edilmiştir. Sonradan Sağlık Bakanlığı’na bağlı göğüs hastalıkları alanında uzmanlaşmış ‘Heybeliada Sanatoryumu Göğüs Hastanesi ve Göğüs Cerrahisi Merkezi’ adıyla hizmet vermişse de 1980 yılında aldı Sağlık Bakanlığı’nın desteği azaltınca eski günlerini arar hale gelmiş, 17 Ağustos 1999 depreminde hasar gören yapı hasta sayısının azalması ve adaya ulaşım zorluğu dikkate alınarak 2005’te kapatılmıştır.

Heybeliada Ruhban Okulu

Heybeliada’nın kuzeybatı yönünde çamlarla kaplı Ümit Tepesi olarak da bilinen Papaz Dağı’nda yer alan Aya Triada Manastırı bünyesindeki Ruhban Okulu Osmanlı İmparatorluğu bünyesindeki Fener Rum Patrikhanesi ile Patrikhaneye bağlı kiliselerin din adamı ihtiyacını karşılaması için 1 Ekim 1844’te Patrikhaneye bağlı olarak hizmete açılmıştır. Papaz Dağı’nda 16.936 metrekarelik bir alanda 809 yılında Despotlar Manastırı adıyla kurulan ilk manastır 860-862’de Karadeniz’den gelen Kazak korsanlarca yıkılmışsa da Patrik Fotios tarafından onartılmıştır. Günümüzde aralarında dünyanın en eski matbu kitaplarından bazılarının da bulunduğu 80 binden fazla eseri barındıran kütüphanesinin temeli 1268-1278 arasında Patrik Iosif in çabasıyla atılmıştır. 1772’de okul açma izni alan manastır 1821’de yanmışsa da yeni okul binası 13 Eylül 1844’te açılmış, o da 1894 depreminde yıkılınca 1896’da bugünkü yapı inşa edilmiştir. 8 Mayıs 1918’de Bahriye Nazırlığı tarafından okula el konulmuş, Bahriye Okulu namzet sınıfları buraya yerleştirilirken Papaz Okulu öğrencileri de Aya Yorgi Manastırına taşınmıştır. Mondros Mütarekesi sonrasında 5 Aralık 1918’de 750 Alman askeri, İstanbul’un işgal altında olduğu dönemde 24 Ocak 1920’de okulda 250-500 kadar Rus göçmeni geçici olarak burada iskân edilmiştir. 4 yıl lise ve 3 yıl yüksek teoloji eğitimi veren Ruhban Okulu 1919 yılından itibaren ‘Akademi’ statüsüne geçmişse de 1923’den 3 yıl lise, 4 yıl yüksek eğitimine devam edilmiştir. 1936 yılında Deniz Harp Okulu‘na verilmek üzere, Ruhban Okulu arazinin bir kısmı istimlak edilmek istenmiş, uzun süren mahkeme süreci ancak 1952 yılında sonuçlanmıştır. 1939 yılında, savaş ve casusluk faaliyetleri gerekçe gösterilerek okula Türk vatandaşı olmayan Rumların kabulü yasaklanmıştır. 8 Aralık 1950’de Ruhban okuluna ‘yüksekokul statüsü verilmiş ve yabancı öğrenci alabileceği yönünde bir karar da alınmışsa da 1964 Kıbrıs krizi sırasında Türkiye ve Yunanistan arasında ipler gerilirken yabancı öğrenci alımı tamamen yasaklanmış dahası Rum okullarının Millî Eğitim Bakanlığı emrinde Türkçe dinî eğitim yapmalarını öngören kanun yürürlüğe konulmuştur.  1971’de Heybeliada Ruhban Okulu da özel yüksekokul statüsünde değerlendirilerek ancak Türk devlet üniversitelerinden birisine ya da İlahiyat Fakültesi’ne bağlı olarak varlığını sürdürmesinin mümkün olduğu şartı Patrikhane’ye bildirilince, okulun Teoloji bölümü kapatılmış 1971-72 öğrenim yılından itibaren Heybeliada Özel Rum Erkek Lisesi olarak varlığını sürdürebilmiştir. Aya Triada Manastırı 13 Ekim 1954 tarih ve 31/2970 sayılı Vakıflar Genel Müdürlüğü yazısı ile “Tarihî Eser” sayılmış olup, halen aynı statüdedir.

KAYNAKÇA

Akçura, G. (2010). Ada Sahillerinde Bekliyorum. İstanbul: Adalı Yayınları.

Dinçmen, Kriton (1993). Heybeliada Sanatoryumu. Dünden bugüne İstanbul Ansiklopedisi. Tarih Vakfı Yayınları 4:59

Yalçın, Emruhan. (2008). Heybeliada Ruhban Okulu’nun Yeniden Açılması. Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi.  Mayıs 2008, 41: 125-158

Erdenen, Orhan (1962), İstanbul Adaları, Belediye Matbaası, İstanbul.

Gökçen,T., (1993), “Adalar İlçesi”, Dünden bugüne İstanbul Ansiklopedisi. Tarih Vakfı Yayınları 1:73-74.

Gülen, N. (1993), “Heybeliada”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi 4. İstanbul, 1994. 4: 54-55

Gregory, Timothy (1991). “Princes’ Islands”, (İçinde) Oxford Dictionary of Byzantium. New York & Oxford, 3: 1720..

Gyllius, P., İstanbul Boğazı (De Bosporo Thracio), Eren Yayıncılık. İstanbul, 2000. s. 243-244.

Kömürciyan, E.Ç., İstanbul Tarihi. XVII. Asırda İstanbul. İstanbul, 1988. s. 50

Μήλλας, Α.(1996) Η Χάλκη των Πριγκηποννήσων. (İçinde) Επτά Ημέρες Καθημερινής Ζ:  Κοιτίδες Ελληνισμού. Atina ss. 265-267.

Meydan Larousse (1993). Heybeliada. (Yay.-Haz.) Safa Kılıçoğlu-Nezihe Araz-Hakkı Devrim, İstanbul, 10: 134.

Önel, Emine (1993).Heybeliada Ruhban Mektebi. Dünden bugüne İstanbul Ansiklopedisi. Tarih Vakfı Yayınları 4:58

Γκίνης, Ν. – Στράτος, Κ., Εκκλησίες της Κωνσταντινούπολης.Atina, 1999. s. 193-194.

Poridis, Apostolos (1999). İstanbul Adaları’nın Sosyal ve Fiziksel Gelişiminin Analizi ile Fiziksel Çevrenin Değerlendirilmesine İlişkin Sistematik bir Yaklaşım. (Yayımlanmamış doktora tezi). Yıldız Teknik Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul

Schlumberger,G., (1996), Prens Adaları, (Çev. H.Çağlayaner), İletişim, İstanbul.

Σταυρίδης, Β., Αι Μητροπόλεις Χαλκηδόνος, Δέρκων και Πριγκηποννήσων Α. Selanik, 1991. s. 283-284.

Σταματόπουλος, Κ.Μ., Η Τελευταία Αναλαμπή. Η Κωνσταντινουπολίτικη Ρωμηοσύνη στα Χρόνια 1948-1955. Atina, 1996. s. 291.

Tuğlacı,P., (1992), Tarih boyunca İstanbul Adaları II, Pars Yayın, İstanbul.

Tuğlacı,P., (1995), Tarih Boyunca İstanbul Adaları I, Say Yayınlan, İstanbul.